Hayatımız boyunca vücudumuz sayısız yaralanma ve zedelenmelere maruz kalır fakat vücudumuzun rejeneratif (yenilenme) kabiliyeti sayesinde bu yaraların çoğu biz fark edene kadar kapanır. İşte bu noktada vücudumuzun rejenerasyon mekanizması devreye girer. Rejenerasyon; kaybedilmiş veya zarar görmüş hücrenin, dokunun, organın veya uzvun yeniden üretilebilme yeteneğidir ve rejenerasyon genellikle değişik dokulara farklılaşabilen kök hücreler sayesinde yürütülür.
Hastaların zarar görmüş veya görevini yapamayan organlarının ve dokularının tedavisine yeni bir çözüm arayışından hareketle rejeneratif tıp geliştirildi. Rejeneratif tıp, doku yenilenmesinde rol alan mekanizmaların rejenerasyondan yoksun yapılara aktarılarak yenilenme yeteneğinin kazanılmasını amaçlar.
Vücudumuzun fonksiyonelliğini ve bütünlüğünü sağlamak amacıyla diğer gelişmemiş organizmalara kıyasla daha az oranda olsa da kendi kendini belirli sürelerde yeniler, kimi hücreleri ve dokuları belirli periyotlarda yıkıp tekrar oluşturur. Bu durumla ilgili verilebilecek başlıca en güzel örnekler, bir kısmı alınınca bile kendisini yenileyebilen karaciğerimiz, 5 günde bir epitel dokusunu yenileyen ince bağırsağımız, vücudumuzun taşıma sıvısı kanın yenilenmesi ve her ay endometrium (rahimin iç katmanı) dokunun yenilenmesidir. Her dokunun rejenerasyon kabiliyeti doku çeşidinin gereklerine göre farklılık gösterir ve insan organ ve dokularının bu sınırlı rejenerasyon kabiliyetini artırmak, rejeneratif biyolojinin temel araştırma konularındandır.
Dünya genelinde kök hücre nakil sayılarının arttırılmasına yönelik faaliyetler yoğun şekilde sürmektedir. Diğer yandan, kök hücre kaynaklarının ve hücresel ürünlerin çeşitlendirilmesi, tedavilerde etkinliğin arttırılması ve yeni rejeneratif tıp yaklaşımlarının geliştirilmesini konu alan çok çeşitli araştırmalar devam etmektedir. Kök hücre ve yenileyici tıp alanında yapılan bu araştırmaların ve araştırmacıların sayılarının hızla arttığı, bu alana ayrılan bütçelerin büyüdüğü görülmektedir. Dünya genelinde 1996 yılında binikiyüz civarında araştırmacı bu alanda çalışırken, bu sayı günümüzde yaklaşık yirmibeşbine ulaşmıştır. 2007 ve 2012 yıllarında Fizyoloji ve Tıp alanındaki Nobel ödülleri, sırasıyla embriyonik kök hücreler ve uyarılmış pluripotent kök hücreler ile ilgili araştırmalar için verilmiştir. Bu gelişmeler, kök hücre ve yenileyici tıp alanında yeni ilerlemelere ve daha çok kaynağın bu alandaki araştırmalara aktarılmasına yol açmıştır. Kaliforniya Rejeneratif Tıp Enstitüsü (CIRM) 2004 yılından itibaren on yıllık süre boyunca yaklaşık 3 milyar dolarlık fonu kök hücre ve rejeneratif tıp alanlarındaki araştırmalara ayırmıştır. ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH), 2016 yılı için belirlediği fonun büyük bölümünü embriyonik kaynaklı olmayan kök hücre araştırmalarına ayırmıştır. İkibin yılı sonrasında özel sektörün bu alana yaptığı yatırım 20 milyar doları aşmıştır.